METU Trail Run, ya da halk arasındaki adı ile ODTÜ Patika
Koşusu, adından da anlaşılacağı üzere Ankara’da, ODTÜ arazisi içinde yapılan
bir patika koşusu. ODTÜ Oryentiring Kulübü tarafından bu sene, 6 Nisan 2014 tarihinde ilki düzenlendi.
Ben de hem yarışı gözlemlemek, hem Ankara’daki koşucu dostları görmek, hem de 2
hafta sona koşulacak İznik Ultra yarışı için son uzun arazi koşu antrenmanımı
yapmak üzere 36km lik uzun parkura kaydoldum. Çok heves etsem de 36km ‘yi
koştum diyemiyorum, detayları yazının devamında göreceksiniz.
starta az kala |
Koşu rotası güzel ama eğer orman içinde ağaçlar arasında
koşmaya alıştıysanız, patika başlığı altında bu rota sizi tatmin etmeyecektir. gerek
yumuşak zemin yapısı, gerekse uzun ve sinsi yokuşları ile parkur görece zor bir
yapıda. Sinsi yokuş ile kastim şu; yürümek için düz, koşmak için de dik ve uzun
yokuşlar. Yani koşsanız koşulur ama yorucu olur, yürüseniz yürünür ama bitmek
bilmez! Ben enerji tasarrufu peşinde koştuğum ve antrenman yaklaşımında olduğum
için tüm yokuşları yürümeyi, düzlükleri ve inişleri de koşmayı tercih ettim.
7K parkuru ve eğim grafiği |
Zemin çoğu yerde yumuşak toprak. Biz epey kuru bir havada,
gittikçe artan sıcaklıkta ve mevsime göre sert bir güneş altında koştuk. Bu
rotanın yağmur suyu çekince epey zorlaşacağını tahmin ediyorum. Zemin toprağı
çoğu yerde balçık tadına gelebilecek yapıda ve hafiften killi gibi. Zamanlama
bu anlamda başarılı idi, o yokuşları çamurda düşünmek bile yorucu.
Zemine güzel bir örnek. Ceren ilk yokuşlarda |
Minimal sayılabilecek sadelikte bir web sitesi üzerinden
kaydımızı yaptık. Yarış sabahı bir ODTÜ klasiği olarak “güvenlik geçişimizi
yaptık hocam!” ve göğüs numaramız ile yarış kitimizi almak üzere erkenden start
alanına gittik. Kayıt çadırları rotalara göre ayrılmış, ortam gayet düzenli
idi. Bir çadırdan kararında ve eğlenceli müzikler yükseliyordu. Yarış torbamız
kumaştan, T-shirt ler de penye malzemeden idi. Teknik kumaş T-shirt lerin
malzeme ve imalat maliyetlerini bildiğim için bu konuda negatif yorum
yapmıyorum, yarışın genel bir “öğrenci partisi” havası olduğunu göz önünde
bulundurarak bunları hep iyimser yaklaşımlar olarak görüyorum. Sonuçta bir
torba alıyorsunuz, içinden göğüs numaranız, çeşitli tanıtıcı broşürler ve
T-Shirt ‘ünü çıkıyor, üzerinde de tarih ve yarış bilgileri yazıyor, işte sana
yeterli seviyede hatıra eşyaları.
Yarış Çantası ve T-Shirt |
Yarışta 3 farklı uzunluk kategorisi var. 7km, 18km ve 36km.
7km lik parkur diğerlerinden farklı. 36km parkuru da zaten 18km parkurunun 2
tur dönülmesinden oluşuyor. Parkur hakkında teknik bilgi web sitesinde verilmişti.
Eğim grafiği ve Google Earth dosyası internete yüklenmişti. Yarışa 2-3 gün kala
kayıt olanlara yollanan mesajda da hava durumu, su istasyonları ile ilgili
güncel bilgiler paylaşılmış, parkurun işaretli olduğu söylenmiş, koşu saati ile
koşmak isteyenler için de gerekli formatta rota dosyaları paylaşılmıştı. Ben de
açıkçası rota işaretli diye Garmin rotasını yüklemedim, zaten pil ömrü 2 saate
düşmüş ve artık bu mesafeleri çıkartamayan emektar Garmin 305’imi de bu vesile
ile evde bıraktım.
iyi niyetli yarış yöneticisi tek tek tüm sapakları anlatırken |
Start öncesi çizgiye dizilmiş beklerken, yarışı düzenleyen
arkadaşlardan birisi en öne gelip yüksek sesle rotayı tarif etmeye başladı.
Şaka maka her bir sapağı ve rotanın geçtiği yerleri tek tek tarif etti. Tabii
ki bunlar hiçbir şekilde akılda kalmıyor. Ardından tabanca patladı ve koşmaya
başladık. Parkurun ilk kilometreleri tırmanış, bu sayede araziye ufaktan
ısınmaya başladık.
18 ve 36K parkuru, eğim grafiği |
İlk tepeye varınca iki hakem sol tarafı işaret etti ve
yolumuza devam ettik. Arkalarda koşuyorduk, önümüzde de yaklaşık 30 kişilik bir
grup, araları açılmış şekilde ama görüş mesafemiz içinde devam ediyordu. Bir
süre sonra geçtiğimiz sapaklarda hiç işaret olmadığını fark ettik. Önde
koşanlar o kadar kendinden emin gidiyordu ki biz de tereddüt etmeden takip
ettik.
Yolda şöyle traji-komik bir durum oldu, bizim başlamamızdan
yaklaşık 1 saat sonra 18km kategorisinde yarışan Mert, güzel bir tempo ile
yanımızdan geçti, önünde sadece bir rakip vardı, yani Mert ikinci sıralamada
koşuyordu. Bu şekilde gözden kayboldular. Derken bundan yaklaşık 30 dakika
sonra Mert tekrar bize yetişip ikinci kez yanımızdan geçti. Kaybolmuş ve sıralamada
gerilere düşmüştü, gene de temposunu bozmadan devam etti.
Uzun iniş çıkışlar yarıdan sonra bitti, daha dar ama az
eğimli yerlerden geçmeye başladık. Sonunda ilk turu tamamladım. Garmin taşımadığım
için ilk turu 2km fazla koşarak tamamlamış olduğumuzu o anda fark etmedim.
Bitiş çizgisinden geçerken hakem masasındaki büyük dijital sayaca baktım ama
ekran karanlıktı, zaman göstergesi çalışmıyordu. Masaya seslenerek zamanı
sorunca bana kollarına bakıp saati söylediler. Yarışın kaçıncı dakikasında
olduğumuzu sorunca aralarında konuşup hesap yapmaya başladılar, sinirlenmemeye
çalışıp işi şakaya vurdum, devam ettim.
Koşunun ödül sponsoru da olan Raidlight markalı XP-6 çantam. (Hayır yarışta kazanmadım!) |
İkinci tura gayet zinde ve hevesli başlamış olsam da rota
konusunda epey endişeli idim, bu sefer aralar açıldığı ve geride kaldığım için
takip edecek kimse de kalmamıştı önümde. Gene de koşmaya devam ettim,
hatırladığım yerlerden geçtim. Ancak yaklaşık 3-4 km sonra resmen yazı tura
atmam gereken sapaklara geldim. Hatta öyle dört yollar geldi ki, solu seçsen
2km bir tepe, sağı seçsen bu sefer tam ters tarafa 2km bir tepe çıkman lazım.
Genel olarak koşulacak yönü bilmediğim için de bu kumarı göze almak istemedim.
Zaten toplam zaman sınırını da düşününce o andan itibaren koşmaya çalışmak
mantıksız olacaktı. Ben de orada bir antrenman niyetine bulunduğumu düşünerek
sinirlenmemeye ve moral bozmamaya çalıştım. Geldiğim yollardan geri döndüm.
starttan hemen sonra |
Tahminime göre toplamda 25km gibi bir mesafe koşmuş olarak
bitiş çizgisine geldim. Bitişe yaklaşırken yürümeye başladım, zamanlama
kapısından geçmek istemedim, yandan yaklaşıp hakem masasına kaybolduğumu, tüm
mesafeyi koşmadığımı ve diskalifiye olacağımı söyledim, kapıdan geçmeyeyim de
hesaplar karışmasın dedim. Önemli olmadığını, zaten elektronik sistemin 15m
kala çipimi okuduğunu söylediler, ben de kapıdan geçerek sahte bir bitiş yaptım.
sinirli ben ve heyecanlı Ceren |
Sonradan açıklanan rotayı bizim kayıtlar ile karşılaştırınca
hatayı buldum. İlk turu beraber koştuğumuz Ceren’in GPS datası olayı gayet net
açıklıyordu; ilk tepenin inişinden sonra çok dar bir açı ile sağa sapan dar
patikayı kaçırarak düz devam etmiştik. İşin komiği önde gidenler muhtemelen bu
yolu kaçırınca esas yönü bildikleri için dışardan bir rotayı takip ederek
kendilerinden gayet emin koşmaya devam ettiler. Biz de koyun sürüsü gibi onları
takip ettik. Ben de ikinci turda doğru zannettiğim yanlış rotayı izlemeyi
çalışınca, bir yerden sonra işaret olmadığı için kısa süre sonra ipin ucunu
kaçırdım.
İŞARETLEMEDEKİ YANLIŞLAR VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ
Patika koşularında kaybolma bu işin doğasında olan bir risk.
Aykut’un bu konudaki güzel bir yazısı var, yeri gelmişken buraya tıklayarak okumanızı
öneririm. Ama bu koşuda suçun büyük oranda komitede olduğunu düşünüyorum. Bugüne
kadar hem yurt içinde hem yurt dışında çeşitli uzunluklarda benzer yarışlara
katıldım ve değişik işaretlemeler gördüm. Bu işin tek bir doğrusu yok, pek çok
farklı yöntemlerle rota işaretlenebiliyor. Ama tüm bu yöntemlerin ortak bir
noktası var, o da patika koşusunu bilen kişilerce belli bir mantık çerçevesinde
yapılması. Çünkü koşu işini bilen birisi, yarışı koşacak sporcuların gözünden bakarak
işaretleme yapabiliyor. Arazi şartlarını, rotanın o anki zorluğunu, koşucunun
yorgunluğunu düşünerek hareket ediyor. Zaten rota ne şekilde işaretlenmiş olursa
olsun, eğer bu iş doğru yapıldıysa koşarken kısa bir süre insanın gözü ve
mantığı işaretlere alışıyor, yan gözle işaretleri görmeye ve bu detayı hiç düşünmeden
koşmaya başlıyorsunuz. Ama bu yarışta olduğu gibi zayıf bir işaretleme zihni ve
gözü meşgul ediyor, hatta bir süre sonra yorgunluk da çökünce depresif bir hale
yol açabiliyor.
bir sürü doğuştan ultracı da vardı parkurda... |
Yapılması gereken işin temeli basit; eşit aralıklarla işaret
konulmalı, bu aralık bir işareti kaybettiğin anda geri dönüp bir önceki noktanı
yorulmadan bulmaya müsait şekilde olmalı. Yol ayrımları net bir şekilde
işaretlenmeli, hatta bir ayrıma gelirken doğru yola bakınca ilerde bir sonraki işaret
gözükmeli ki durmadan ve sağa sola bakmaya gerek kalmadan koşarak devam
edebilesin.
oturduklarına bakmayın, 5 saattir güneş altında bizi bekliyor bu çocuklar. Teşekkürler. |
Bazı zor doğa şartlarında bu iş hakikaten kolay değil,
biliyorum. Veya İznik Ultra’da olduğu gibi 130km lik bir parkuru baştan sona bu
şekilde işaretlemek ciddi bir ekip işi ve zaman gerektiriyor. Ama METU Trail
Run parkuruna bu gözle bakınca bir dağ bisikleti ile ana noktalara ve ayrımlara
ulaşmak hiç zor değil. Belki yarım günlük bir mesaiden bahsediyoruz. Bu kadar
açık arazide ille tek tek her çalıya işaret şeridi asmaya da gerek yok. Zemin zaten
toprak, sağda solda irili ufaklı taşlar dolu. En bazit ve hızlı yöntem, fosforlu
renkte bir sprey ile bu taşlara ufak birer nokta koymak. Veya doğrudan toprak
zemine oklar çizmek. Bunun doğaya herhangi bir zararı yok. Sonra dolaşıp
toplamayı gerektirecek bir malzeme de bırakmış olmuyorsunuz.
Zamanlama konusuna gelince, ilgili firmanın da son derece yetersiz
kaldığını düşünüyorum. Benimle beraber 36km koşmaya karar veren ve kaydını
değiştirdiğini zanneden bir arkadaşım, haliyle 30 dakika erken start aldığı
halde ilk kayıtlı olduğu 18km parkurunda gözükerek bu sıralamaya dahil edildi.
Ben yarışı tamamlamadığım ve bunu kendi ağzımla bitişteki hakem masasına
bildirmiş olduğum halde yarışı tamamlamış, üstüne üstlük 36km listesinde 14. sıralamada
gözüküyorum. Bunun altında ara kontrollerin olmaması ve sonuçların incelenerek
yorum yapılmaması yatıyor. Yani bu kadar karışık ve kendini iki kere kesen bir
parkurda ara zamanlar tutulmaz ise bu tip kaçamaklar olabilir. Ben kendi adıma
o şekilde sıralamada gözükmekten rahatsızım.
SON SÖZ
Yarışın ilk kez düzenlendiğini göz önünde bulundurursak, çoğu
detay iyi niyetle düşünülmüş ve gerçekten özveri ile çalışılmış. Ama zamanlama
sistemi ve işaretleme kalitesi bir yarışın değerini belirleyen unsurlar. Bu yarış
önümüzdeki yıllarda da koşulmaya devam edecek ise, rota konusunda tecrübeli koşuculardan
yardım istenmeli. Zamanlama sistemi konusunda bu tip amatörce hatalar yapılmamalı,
ara kontroller arttırılmalı, sonuçlar yayınlanmadan her koşucunun ara zaman
dereceleri sorgulanarak değerlendirilmeli, gerekiyorsa daha tecrübeli zamanlama
firmaları ile çalışılmalı. Çünkü bir yarışı yarış yapan bu detaylar. Yoksa
katılım gitgide düşer, sponsor bulunamaz, organizasyon angarya haline dönüşür
ve güzel bir yarış erir gider.
Ülkemizde patika koşusu yarışı çok az, öte yandan bu konuya
ilgi her geçen gün artıyor, her yarışta daha çok koşucu görüyoruz. Bu sebeple
METU Trail Run etkinliği desteklenmeli, amatörce ve profesyonelce yardım
edilmeli. Komite ve çalışanların iyi niyetini, hevesini ve özverisini tekrar
hatırlatmak istiyorum, inşallah bunlar bir sonraki yarış için herkese not olur.
Not: Fotoğraflar için Berçem Kalender'e teşekkürler...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder