Bu kadar zamandır ormanda koşmama rağmen kene ile tanışmam
anca geçen hafta sonuna kısmet oldu. Belgrad Ormanları’nda koşarken geyik,
yaban domuzu, köpek, manda ve tilki görmüşsem de keneye hiç denk gelmemiştim.
Oysa bir dönem kene magazin gündemini feci meşgul etmiş, halkımızda ciddi bir paranoyaya
yol açmıştı. Bu sebeple ben de bacağımdaki arkadaşı ilk fark ettiğim anda önce bir
ürperdim.
Hayatımdaki bir önceki kene ise, köpekli bir evde misafir olduğu bir
Almanya gezisi sonrası annemin sırtında vatan topraklarına giren “Das Kene”
idi. O zaman anneannem sigara külü ile ovalanınca çıkacağını iddia etmiş,
ailecek günlerce her türlü malzeme ile hayvanı ovalamış ama çıkartamamıştık.
Sonra sağlık ocağından edindiğimiz bilgi ile “saat yönünün tersine çevirmek
sureti ile” keneyi annemin sırtından çıkartmıştık. Halbuki güncel bilgiler bunu
da yapmamayı öneriyor.
Kenenin Tehlikesi
Öncelikle bu kene olayında bana her hemşire ve doktorun
söylediği ilk cümleyi paylaşmakta fayda var; “Merak etmeyin bizim coğrafyadaki
kenelerde bir risk olmuyor…” Tabii bu bir güvence değil, insan gene de önlemini
almak istiyor. Ben de bacağımdaki keneyi ilk fark ettiğimde hemen internete
baktım ne yapmak lazım diye. Çeşitli özel aparatlardan özel yöntemlere kadar
öneriler var ama çoğu güvenilir kaynak, kenenin bir sağlık görevlisi tarafından
çıkartılmasında hemfikir.
Aslında kenenin tehlikesini biraz açmak lazım. Kene yılan
gibi soktuğu veya ısırdığı anda zarar veren bir hayvan değil. Kenenin bütün
derdi karnını doyurmak. Bunu da kanını emdiği canlılar sayesinde yapıyor. Yani
kenenin bir zehri yok. En azından bahsedildiği gibi bizim coğrafyalardakilerde
yok. Tehlike şu; kene kan emdikçe midesi de kanla doluyor. Olası bir rahatsız
edilme durumunda kene refleks olarak karnındaki emmiş olduğu kanı damarlara
geri püskürtüyor. Bu da daha önceden midesinde bakteri veya kirli kan varsa
bunun bizim kan dolaşım sistemimize karışmasına yol açıyor. Yani keneyi
gördüğümüz anda panik yapmaya gerek yok. Bilakis sakin olup keneyi de
heyecanlandırmamak lazım diyebiliriz.
Keneyi Çıkartma Yöntemi
Internette bir çok yöntem anlatılıyor ama ben tıbbi
müdaheleyi doğru bulduğum için diğer yöntemlere referans olmak istemiyorum.
(itiraf edeyim yeri gelmişken; ben de hastane ile uğraşmadan önce bu yöntemler
içinde en mantıklısı gözüktüğü için keneyi sıvı sabuna boğarak kaçırmayı
denedim, ama arkadaş sadece arka ayaklarını oynatmakla yetindi) Keneyi çekmek, doğrudan
elle çıkartmaya çalışmak da yanlış, çünkü kene kafası ve ön bacakları ile
deriye gömülüp kendini epey bir sağlama alıyor. Özel aparatlar da bu
kenetlenmeyi çözecek şekilde tasarlanmış maşa ve kıskaçlar aslında. Sağlık
görevlisinin izlediği yöntem ise bir cımbızla hafifçe tutup, ön ayaklarının
sabitlendiği noktada deriye minik bir çizik atmak. Bu sayede o alan açılıyor ve
kene boşa çıkıyor.
bir kene ailesi |
Kene çıkartma işinde hastanelerin acil servileri yardımcı
oluyor. Ben önce mahallede bulunan özel hastaneye gittim. Hafta sonu olduğu
için nöbette bulunan doktor müdahale etmek istemedi, sorumlu cerrahla telefonda
görüşünce beni devlet hastanelerine yönlendirdiler. Sebebi az da olsa
enfeksiyon olma riski ve bu konuların devlet hastanelerinde daha iyi takip
edilmesi.
Ben de Şişli Etfal Acil Servis’e gittim. Bürokratik işlemler
tamamandıktan sonra 10 saniye gibi bir sürede kene çıkartıldı. Ardından şahsi bilgilerim
alındı, isim, adres, yaş, irtibat bilgilerim bir deftere işlendi. Aynen kuduz
vakası takibi gibi kene için de bir “kene takip formu” var, sizi oraya
kaydediyorlar. Maksat sonrasında takip. Ardından kan testleri yapıldı, kana
karışmış harici madde var mı diye incelendi. Aynı testler 10 gün sonra tekrar
yaptırıp değerleri karşılaştırtmam istendi. Bunu herhangi bir sağlık ocağında
da yaptırmak mümkün.
Ormanda 27km koşmuş bir kene (foto: Oğuz Dölarslan) |
Keneden Korunmak
Aslında keneden garantili tek korunma yöntemi var o da kene
olabilecek yerlere girmemek. Yoksa bu risk orman gibi yerlerde hep var. Ama
hakikaten ormanda geçirdiğim toplam saate ve başıma gelen olay sayısına bakarak
risk katsayısının çok çok az olduğunu söyleyebilirim. Şansınıza koştuğunuz
patika üzerinde aç bir kene varsa yapacak bir şey yok. Wikipeida’da aynen şu
cümle var: “Bazı keneler konaklarına geçmek üzere beklemek
için bitkilere tırmanırlar. Arka ayakları ile otlara tutunurlar ve öndeki bir
çift ayakları ile konağa tutunmak üzere beklerler. Bu olay, bitki üzerinde
bekleyerek bir çeşit pusuya düşürme şeklidir.” Burada “konak” biz oluyoruz…
Peki bu durumda ne
yapılabilir? Koşudan sonra vücudumuzu detaylı inceleyebiliriz. Koşarken kolları
bacakları çok açıkta bırakmayacak giysiler seçebiliriz. Mesela ben o gün kısa
çorap yerine uzun çorap giyseydim belki de bu yazıyı okumuyor olacaktınız, çünkü
kene tam da çorap koncunun örteceği alana yapışmıştı.
yazması koşmasından daha zormuş.. :)))
YanıtlaSilbu cümle hoşuma gitti..
blog yazan ve belli bir amaç için blog yazan herkes benim için çok değerlidir.
Kendi blogumda FARKLI etkinlikleri yazmaya calısıyorum. Koşu ile ilgili blogları incelerden senin bloguna denk geldim.. öncelikle tebrik ederim…
koşu dışında antreman için oryantiring ve geocaching’de oldukça ilginc olabilir. Koşu ve zaman oldğundan aslında oryantiring daha uygun olur diye düşünüyorum. Geocaching’de zaman olmadığından kendini zorlamana gerek olmuyor…
Eğer ilgin olur da farklı etkinlikler hakkında bilgi vermek istersen vs. Blogumda konuk yazar bolumunde her zaman yazı yazabilirsin. bu sayede koşma hakkında bilgi vermiş ayrıca kendi blogun icin de kucuk de olsa bir link paylaşımı yapmış olursun…
iyi antremanlar selamlar
http://www.omactivities.com