Sevgili Emre Tok en son katıldığı Dorset Sahil Ultra Maratonu'nu anlatınca aklıma geçen sene Alptekin'le koştuğumuz rota geldi. Sizler de benim gibi Emre'nin koştuğu manzaralara ve yerlere hayran kaldıysanız, buyrun size yerli malı sahil koşu rotası. Biz mesafeyi kısa kesmiştik, nefesinize ve yüreğinize göre sahilden gidebildiğiniz kadar gidebilirsiniz. Google Earth üzerinden rotayı inceleme ve yolları takip etme şansı var, genelde açık arazi olduğu için orman yolları gibi uydu haritalarında belirsiz gözükmüyor, yola çıkmadan Alptekin'in yaptığı gibi rotayı işaretleme şansınız olacaktır. Koşmaya niyetlenenlere ipucu: bence bu kayalıklara ve Karadeniz manzarasına kapalı havalar çok yakışıyor...
Uzun uzun koşmak ve insanları da koşturmak üzere yazılan bir blog'tasınız... Amaç ülkemizde az bilinen ve uygulanan "ulta-maraton" ve patika koşusu (trail running) sporları için ilgiyi arttırmak, yabancı dildeki kaynakları Türkçe'ye kazandırmak, insanları bu sporları yapmak için yüreklendirmektir. Kişisel düşünce ve yaklaşımlarımı yansıtan yazılarla da karşılaşacaksınız. Çeviri ve alıntıların tümünde kaynak ve yazar adı belirtilmiştir.
konu başlıkları
antrenman
(3)
beslenme
(4)
çekmeköy
(1)
çekmeköy ultra trail
(1)
çeviri
(5)
DVD
(2)
genel bilgi
(13)
iznik ultra
(1)
kitap
(2)
malzeme
(8)
motivasyon
(9)
rapor
(7)
rota
(1)
röportaj
(2)
uzun koşu
(4)
yarış
(11)
13 Aralık 2011 Salı
9 Aralık 2011 Cuma
DVD: Running the Sahara
2007 tarihli bu belgesel, 3 ultra maratoncunun Afrika kıtasını batıdan doğuya koşarak geçme serüvenini anlatıyor. Ray Zahab (Kanada), Charlie Engle (Amerika) ve Kevin Lin (Tayvan), Senegal'den başlayıp 111 gün boyunca koşarak 6 ülke geçip, toplam 6.920 kilometre koşarak, 20 Şubat günü Mısır'da Kızıl Deniz'in sularına vararak maceralarını noktalıyorlar. Afrika ülkelerinin su sıkıntısına dikkat çekmeyi hedefleyen bu projenin yapımcılığını ve belgesel seslendirmesini Matt Damon üstlenmiş.
8 Aralık 2011 Perşembe
Kilian Jornet ile Yarış Beslenmesi Üzerine
Amerikalı elit ultra-maratoncular yarışlardaki destek noktalarını aynen F1 pilotlarının pit stopları kullandığı gibi kullanıyor: gir, çık, olabildiğince hızlı piste dönmüş ol. Bir koşucu istasyonda su içse ve bir şeyler atıştırsa bile, yiyecek içeceklerin büyük kısmını yolda tüketiyor.
Uzun ve teknik ultra maratonlarda elit atletlerin bir iki istasyonda fazladan vakit harcadıkları olabiliyor. Diğer molalara göre daha fazla yiyorlar, kıyafet ve ayakkabı değiştiriyorlar. Dört beş dakika süren, hatta on dakikalık molalarda bile zaman hep ön planda oluyor.
Uzun ve teknik ultra maratonlarda elit atletlerin bir iki istasyonda fazladan vakit harcadıkları olabiliyor. Diğer molalara göre daha fazla yiyorlar, kıyafet ve ayakkabı değiştiriyorlar. Dört beş dakika süren, hatta on dakikalık molalarda bile zaman hep ön planda oluyor.
Avrupalı elit ultra maratoncuların destek istasyonlarına yaklaşımı daha faklı. Uzun yarışların ilk molalarında en kısa sürede en fazla miktarda yiyip içiyorlar. Çoğu Avrupalı elit ultra maratoncu molalarda tükettiklerinin yanı sıra, koşarken de yiyecek içecek taşıyor. Yine de bu koşucular kalorinin önemli bir kısmını ihtiyaç molalaında almış oluyor.
6 Aralık 2011 Salı
KOŞARKEN BESLENME
Scott Jurek |
Ne kadarı aşırıya kaçar? Veya az kalır?
Gözü doymak bilmeyen koşucular olarak çoğumuz 90 dakikadan uzun koşulardan sonra veya 15km den ultra-maratonlara varan uzun yarışlarda karbonhidratları mideye indirmeyi gayet iyi biliriz. İyi de bu işin aşırısı ne kadardır? Veya ne kadarı az kalır?
5 Aralık 2011 Pazartesi
Kitap: Running Through the Wall - Personal Encounters with the Ultramarathon
Kitabın adının tam karşılığı "Duvarın İçinden Koşmak" olması gerekirken, anlamını düşününce Duvarı Delip Geçmek veya Duvarı Koşarak Aşmak diye çevirmek daha doğru geliyor. Alt başlık ise: Ultra Maratonla Kişisel Yüzleşmeler. Maratondan uzun mesafeler koşmayı gerektiren ultra-maratonlar üzerine "derlenmiş" güzel çalışmalardan. İçerik olarak antrenman veya hazırlık planı adına çok bir şey ummamamak lazım, daha ziyade çeşitli uzunluklarda yarışlar koşmuş ultra-maratoncuların paylaştıkları anılar, hikayeler...
3 Aralık 2011 Cumartesi
5 Saat Orman Koşusu
hava aydınlanırken |
Tüm koşu ve antrenmanlarımı olmasa da ormanda yaptığım uzun koşularımı burada paylaşmayı düşünüyorum. Motivasyon adına yaralı olacağını umuyorum, hem de uzun koşular ve orman koşuları hakkında merak edilen bazı konulara da yaşanmış örneklerden cevaplar çıkmış olur belki. Mesafeler, izlediğim rota, kullandığım malzemeler, yiyip içtiklerim ve hissettiklerimi anlatacak şekilde koşuları anlatmak istiyorum. Ayrıca her koşunun GPX dosyasını da link olarak yükleyeceğim, böylece isteyenler harita üzerinde koşuyu inceleyip, rotayı beğendikleri şekilde kendilerine uyarlayıp GPS cihazlarına yükleyerek koşabilir. Bu sayede ormanda koşu rotaları çıkartılması ve planlanması konusunda da ufak bir katkım olmuş olur ormana.
Bu hafta Belgrad'ta yalnız başıma koştum. Planım 5 saat civarı koşmaktı, 40km ye yakın yol katedeceğimi düşünüyordum. İki hafta önce sağ dizimde beliren ağrının da ne durumda olduğunu görmek istiyordum. Bu başlıklara bakınca hedefleri tutturmuş oldum, 5 saat 10 dakika koşup 35km yol gitmişim, ama baştan sona keyifli ve başarılı bir koşu olduğunu söyleyemem.
1 Aralık 2011 Perşembe
Toz toprak içinde minimalizm - New Balance MT 101
New Balance MT 101 |
New Balance mağazalarındaki satıcılar bu ürünü "Trekking Ayakkabısı" zannetseler ve açıklamaya çalışınca inatla kabul etmeseler de bu ayakkabı aslında bir "Minimal Patika Koşu Ayakkabısı". New Balance 'ın kendi sayfasında bile "Low-profile, ultra-lightweight trail racer" olarak tanıtılıyor. Düşük bir taban yapısına sahip bu ayakkabıda ayağı destekleyen hiç bir sistem yok, gündelik dilde dendiği gibi "ayağı çorap gibi sarıyor". Arazide koşarken zemindeki tüm detayları tabanlarınızda hissedebiliyorunuz. Ancak minimal ayakkabılara alışık değilseniz bu doğallığa kendinizi fazla kaptırmamakta fayda var, bu konuda Mert güzel bir yazı yayınlamıştı, devam etmeden önce buraya tıklayarak o yazıyı okumanızı öneririm.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Hakkımda
- Ilgaz KURUYAZICI
- istanbul, Türkiye
- 2006 yılında 1.80 boyum ile 110kg olunca zayıflamak için koşsam mı diye düşünmeye başladım. Internet'te bulduğum 8 haftalık bir program gözüme zor gözükmeyince haftada 3 gün, her seferinde de toplam 20 dakika olacak şekilde koşu antrenmanlarına başladım. 8 hafta sonunda durmadan 30 dakika koşabildiğime o an kendim de inanamadım. Bundan sonra ne yapmalı diye düşünürken Amazon.com da "Koşucu Olmayanlar İçin Maraton Antrenmanı" isimli kitabı görüp maraton koşmaya karar verdim. 3 yıl içinde 5 maraton koştuktan sonra ultra maraton koşma fikrini kendime daha yakın buldum. 2010 senesinden beri aklım fikrim uzun mesafe koşularında. Ülkemizde bu sporun az bilinmesi, yapanların az olması ve maraton koşanlar tarafından bile olduğundan zor hatta imkansız olarak görülmesi epey canımı sıkıyor. Bu blog fikri de bu sıkınıdan doğdu. Gördüm ki yazması koşmasından daha zormuş...