konu başlıkları

8 Nisan 2014 Salı

METU Trail Run Yarış Raporu

METU Trail Run, ya da halk arasındaki adı ile ODTÜ Patika Koşusu, adından da anlaşılacağı üzere Ankara’da, ODTÜ arazisi içinde yapılan bir patika koşusu. ODTÜ Oryentiring Kulübü tarafından bu sene, 6 Nisan 2014 tarihinde ilki düzenlendi. Ben de hem yarışı gözlemlemek, hem Ankara’daki koşucu dostları görmek, hem de 2 hafta sona koşulacak İznik Ultra yarışı için son uzun arazi koşu antrenmanımı yapmak üzere 36km lik uzun parkura kaydoldum. Çok heves etsem de 36km ‘yi koştum diyemiyorum, detayları yazının devamında göreceksiniz.


starta az kala
Koşu rotası güzel ama eğer orman içinde ağaçlar arasında koşmaya alıştıysanız, patika başlığı altında bu rota sizi tatmin etmeyecektir. gerek yumuşak zemin yapısı, gerekse uzun ve sinsi yokuşları ile parkur görece zor bir yapıda. Sinsi yokuş ile kastim şu; yürümek için düz, koşmak için de dik ve uzun yokuşlar. Yani koşsanız koşulur ama yorucu olur, yürüseniz yürünür ama bitmek bilmez! Ben enerji tasarrufu peşinde koştuğum ve antrenman yaklaşımında olduğum için tüm yokuşları yürümeyi, düzlükleri ve inişleri de koşmayı tercih ettim.

7K parkuru ve eğim grafiği
Zemin çoğu yerde yumuşak toprak. Biz epey kuru bir havada, gittikçe artan sıcaklıkta ve mevsime göre sert bir güneş altında koştuk. Bu rotanın yağmur suyu çekince epey zorlaşacağını tahmin ediyorum. Zemin toprağı çoğu yerde balçık tadına gelebilecek yapıda ve hafiften killi gibi. Zamanlama bu anlamda başarılı idi, o yokuşları çamurda düşünmek bile yorucu.
Zemine güzel bir örnek. Ceren ilk yokuşlarda
Minimal sayılabilecek sadelikte bir web sitesi üzerinden kaydımızı yaptık. Yarış sabahı bir ODTÜ klasiği olarak “güvenlik geçişimizi yaptık hocam!” ve göğüs numaramız ile yarış kitimizi almak üzere erkenden start alanına gittik. Kayıt çadırları rotalara göre ayrılmış, ortam gayet düzenli idi. Bir çadırdan kararında ve eğlenceli müzikler yükseliyordu. Yarış torbamız kumaştan, T-shirt ler de penye malzemeden idi. Teknik kumaş T-shirt lerin malzeme ve imalat maliyetlerini bildiğim için bu konuda negatif yorum yapmıyorum, yarışın genel bir “öğrenci partisi” havası olduğunu göz önünde bulundurarak bunları hep iyimser yaklaşımlar olarak görüyorum. Sonuçta bir torba alıyorsunuz, içinden göğüs numaranız, çeşitli tanıtıcı broşürler ve T-Shirt ‘ünü çıkıyor, üzerinde de tarih ve yarış bilgileri yazıyor, işte sana yeterli seviyede hatıra eşyaları.

Yarış Çantası ve T-Shirt
Yarışta 3 farklı uzunluk kategorisi var. 7km, 18km ve 36km. 7km lik parkur diğerlerinden farklı. 36km parkuru da zaten 18km parkurunun 2 tur dönülmesinden oluşuyor. Parkur hakkında teknik bilgi web sitesinde verilmişti. Eğim grafiği ve Google Earth dosyası internete yüklenmişti. Yarışa 2-3 gün kala kayıt olanlara yollanan mesajda da hava durumu, su istasyonları ile ilgili güncel bilgiler paylaşılmış, parkurun işaretli olduğu söylenmiş, koşu saati ile koşmak isteyenler için de gerekli formatta rota dosyaları paylaşılmıştı. Ben de açıkçası rota işaretli diye Garmin rotasını yüklemedim, zaten pil ömrü 2 saate düşmüş ve artık bu mesafeleri çıkartamayan emektar Garmin 305’imi de bu vesile ile evde bıraktım.

iyi niyetli yarış yöneticisi tek tek tüm sapakları anlatırken

Start öncesi çizgiye dizilmiş beklerken, yarışı düzenleyen arkadaşlardan birisi en öne gelip yüksek sesle rotayı tarif etmeye başladı. Şaka maka her bir sapağı ve rotanın geçtiği yerleri tek tek tarif etti. Tabii ki bunlar hiçbir şekilde akılda kalmıyor. Ardından tabanca patladı ve koşmaya başladık. Parkurun ilk kilometreleri tırmanış, bu sayede araziye ufaktan ısınmaya başladık.

18 ve 36K parkuru, eğim grafiği

İlk tepeye varınca iki hakem sol tarafı işaret etti ve yolumuza devam ettik. Arkalarda koşuyorduk, önümüzde de yaklaşık 30 kişilik bir grup, araları açılmış şekilde ama görüş mesafemiz içinde devam ediyordu. Bir süre sonra geçtiğimiz sapaklarda hiç işaret olmadığını fark ettik. Önde koşanlar o kadar kendinden emin gidiyordu ki biz de tereddüt etmeden takip ettik.



Yolda şöyle traji-komik bir durum oldu, bizim başlamamızdan yaklaşık 1 saat sonra 18km kategorisinde yarışan Mert, güzel bir tempo ile yanımızdan geçti, önünde sadece bir rakip vardı, yani Mert ikinci sıralamada koşuyordu. Bu şekilde gözden kayboldular. Derken bundan yaklaşık 30 dakika sonra Mert tekrar bize yetişip ikinci kez yanımızdan geçti. Kaybolmuş ve sıralamada gerilere düşmüştü, gene de temposunu bozmadan devam etti.
Uzun iniş çıkışlar yarıdan sonra bitti, daha dar ama az eğimli yerlerden geçmeye başladık. Sonunda ilk turu tamamladım. Garmin taşımadığım için ilk turu 2km fazla koşarak tamamlamış olduğumuzu o anda fark etmedim. Bitiş çizgisinden geçerken hakem masasındaki büyük dijital sayaca baktım ama ekran karanlıktı, zaman göstergesi çalışmıyordu. Masaya seslenerek zamanı sorunca bana kollarına bakıp saati söylediler. Yarışın kaçıncı dakikasında olduğumuzu sorunca aralarında konuşup hesap yapmaya başladılar, sinirlenmemeye çalışıp işi şakaya vurdum, devam ettim.

Koşunun ödül sponsoru da olan Raidlight markalı XP-6 çantam. (Hayır yarışta kazanmadım!)

İkinci tura gayet zinde ve hevesli başlamış olsam da rota konusunda epey endişeli idim, bu sefer aralar açıldığı ve geride kaldığım için takip edecek kimse de kalmamıştı önümde. Gene de koşmaya devam ettim, hatırladığım yerlerden geçtim. Ancak yaklaşık 3-4 km sonra resmen yazı tura atmam gereken sapaklara geldim. Hatta öyle dört yollar geldi ki, solu seçsen 2km bir tepe, sağı seçsen bu sefer tam ters tarafa 2km bir tepe çıkman lazım. Genel olarak koşulacak yönü bilmediğim için de bu kumarı göze almak istemedim. Zaten toplam zaman sınırını da düşününce o andan itibaren koşmaya çalışmak mantıksız olacaktı. Ben de orada bir antrenman niyetine bulunduğumu düşünerek sinirlenmemeye ve moral bozmamaya çalıştım. Geldiğim yollardan geri döndüm.

starttan hemen sonra
Tahminime göre toplamda 25km gibi bir mesafe koşmuş olarak bitiş çizgisine geldim. Bitişe yaklaşırken yürümeye başladım, zamanlama kapısından geçmek istemedim, yandan yaklaşıp hakem masasına kaybolduğumu, tüm mesafeyi koşmadığımı ve diskalifiye olacağımı söyledim, kapıdan geçmeyeyim de hesaplar karışmasın dedim. Önemli olmadığını, zaten elektronik sistemin 15m kala çipimi okuduğunu söylediler, ben de kapıdan geçerek sahte bir bitiş yaptım.

sinirli ben ve heyecanlı Ceren
Sonradan açıklanan rotayı bizim kayıtlar ile karşılaştırınca hatayı buldum. İlk turu beraber koştuğumuz Ceren’in GPS datası olayı gayet net açıklıyordu; ilk tepenin inişinden sonra çok dar bir açı ile sağa sapan dar patikayı kaçırarak düz devam etmiştik. İşin komiği önde gidenler muhtemelen bu yolu kaçırınca esas yönü bildikleri için dışardan bir rotayı takip ederek kendilerinden gayet emin koşmaya devam ettiler. Biz de koyun sürüsü gibi onları takip ettik. Ben de ikinci turda doğru zannettiğim yanlış rotayı izlemeyi çalışınca, bir yerden sonra işaret olmadığı için kısa süre sonra ipin ucunu kaçırdım.

İŞARETLEMEDEKİ YANLIŞLAR VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ
Patika koşularında kaybolma bu işin doğasında olan bir risk. Aykut’un bu konudaki güzel bir yazısı var, yeri gelmişken buraya tıklayarak okumanızı öneririm. Ama bu koşuda suçun büyük oranda komitede olduğunu düşünüyorum. Bugüne kadar hem yurt içinde hem yurt dışında çeşitli uzunluklarda benzer yarışlara katıldım ve değişik işaretlemeler gördüm. Bu işin tek bir doğrusu yok, pek çok farklı yöntemlerle rota işaretlenebiliyor. Ama tüm bu yöntemlerin ortak bir noktası var, o da patika koşusunu bilen kişilerce belli bir mantık çerçevesinde yapılması. Çünkü koşu işini bilen birisi, yarışı koşacak sporcuların gözünden bakarak işaretleme yapabiliyor. Arazi şartlarını, rotanın o anki zorluğunu, koşucunun yorgunluğunu düşünerek hareket ediyor. Zaten rota ne şekilde işaretlenmiş olursa olsun, eğer bu iş doğru yapıldıysa koşarken kısa bir süre insanın gözü ve mantığı işaretlere alışıyor, yan gözle işaretleri görmeye ve bu detayı hiç düşünmeden koşmaya başlıyorsunuz. Ama bu yarışta olduğu gibi zayıf bir işaretleme zihni ve gözü meşgul ediyor, hatta bir süre sonra yorgunluk da çökünce depresif bir hale yol açabiliyor.

bir sürü doğuştan ultracı da vardı parkurda...

Yapılması gereken işin temeli basit; eşit aralıklarla işaret konulmalı, bu aralık bir işareti kaybettiğin anda geri dönüp bir önceki noktanı yorulmadan bulmaya müsait şekilde olmalı. Yol ayrımları net bir şekilde işaretlenmeli, hatta bir ayrıma gelirken doğru yola bakınca ilerde bir sonraki işaret gözükmeli ki durmadan ve sağa sola bakmaya gerek kalmadan koşarak devam edebilesin.

oturduklarına bakmayın, 5 saattir güneş altında bizi bekliyor bu çocuklar. Teşekkürler.

Bazı zor doğa şartlarında bu iş hakikaten kolay değil, biliyorum. Veya İznik Ultra’da olduğu gibi 130km lik bir parkuru baştan sona bu şekilde işaretlemek ciddi bir ekip işi ve zaman gerektiriyor. Ama METU Trail Run parkuruna bu gözle bakınca bir dağ bisikleti ile ana noktalara ve ayrımlara ulaşmak hiç zor değil. Belki yarım günlük bir mesaiden bahsediyoruz. Bu kadar açık arazide ille tek tek her çalıya işaret şeridi asmaya da gerek yok. Zemin zaten toprak, sağda solda irili ufaklı taşlar dolu. En bazit ve hızlı yöntem, fosforlu renkte bir sprey ile bu taşlara ufak birer nokta koymak. Veya doğrudan toprak zemine oklar çizmek. Bunun doğaya herhangi bir zararı yok. Sonra dolaşıp toplamayı gerektirecek bir malzeme de bırakmış olmuyorsunuz.

Zamanlama konusuna gelince, ilgili firmanın da son derece yetersiz kaldığını düşünüyorum. Benimle beraber 36km koşmaya karar veren ve kaydını değiştirdiğini zanneden bir arkadaşım, haliyle 30 dakika erken start aldığı halde ilk kayıtlı olduğu 18km parkurunda gözükerek bu sıralamaya dahil edildi. Ben yarışı tamamlamadığım ve bunu kendi ağzımla bitişteki hakem masasına bildirmiş olduğum halde yarışı tamamlamış, üstüne üstlük 36km listesinde 14. sıralamada gözüküyorum. Bunun altında ara kontrollerin olmaması ve sonuçların incelenerek yorum yapılmaması yatıyor. Yani bu kadar karışık ve kendini iki kere kesen bir parkurda ara zamanlar tutulmaz ise bu tip kaçamaklar olabilir. Ben kendi adıma o şekilde sıralamada gözükmekten rahatsızım.

SON SÖZ
Yarışın ilk kez düzenlendiğini göz önünde bulundurursak, çoğu detay iyi niyetle düşünülmüş ve gerçekten özveri ile çalışılmış. Ama zamanlama sistemi ve işaretleme kalitesi bir yarışın değerini belirleyen unsurlar. Bu yarış önümüzdeki yıllarda da koşulmaya devam edecek ise, rota konusunda tecrübeli koşuculardan yardım istenmeli. Zamanlama sistemi konusunda bu tip amatörce hatalar yapılmamalı, ara kontroller arttırılmalı, sonuçlar yayınlanmadan her koşucunun ara zaman dereceleri sorgulanarak değerlendirilmeli, gerekiyorsa daha tecrübeli zamanlama firmaları ile çalışılmalı. Çünkü bir yarışı yarış yapan bu detaylar. Yoksa katılım gitgide düşer, sponsor bulunamaz, organizasyon angarya haline dönüşür ve güzel bir yarış erir gider.


Ülkemizde patika koşusu yarışı çok az, öte yandan bu konuya ilgi her geçen gün artıyor, her yarışta daha çok koşucu görüyoruz. Bu sebeple METU Trail Run etkinliği desteklenmeli, amatörce ve profesyonelce yardım edilmeli. Komite ve çalışanların iyi niyetini, hevesini ve özverisini tekrar hatırlatmak istiyorum, inşallah bunlar bir sonraki yarış için herkese not olur.
Not: Fotoğraflar için Berçem Kalender'e teşekkürler...



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Hakkımda

Fotoğrafım
istanbul, Türkiye
2006 yılında 1.80 boyum ile 110kg olunca zayıflamak için koşsam mı diye düşünmeye başladım. Internet'te bulduğum 8 haftalık bir program gözüme zor gözükmeyince haftada 3 gün, her seferinde de toplam 20 dakika olacak şekilde koşu antrenmanlarına başladım. 8 hafta sonunda durmadan 30 dakika koşabildiğime o an kendim de inanamadım. Bundan sonra ne yapmalı diye düşünürken Amazon.com da "Koşucu Olmayanlar İçin Maraton Antrenmanı" isimli kitabı görüp maraton koşmaya karar verdim. 3 yıl içinde 5 maraton koştuktan sonra ultra maraton koşma fikrini kendime daha yakın buldum. 2010 senesinden beri aklım fikrim uzun mesafe koşularında. Ülkemizde bu sporun az bilinmesi, yapanların az olması ve maraton koşanlar tarafından bile olduğundan zor hatta imkansız olarak görülmesi epey canımı sıkıyor. Bu blog fikri de bu sıkınıdan doğdu. Gördüm ki yazması koşmasından daha zormuş...