“On” markası İsviçre kökenli. Tüm ürünler
İsviçre’de tasarlanıyor, mühendislik çalışmaları İsviçre’de yapılıyor.
Ayakkabıyı gördüğünüz zaman mühendislik tarafının ne kadar ağır bastığını
anlıyorsunuz, tabanda yer alan oluklu enteresan yapı, tüm esneme ve destek
işlevlerini yerine getiriyor. Hatta taban tamamen bu sistemden oluşuyor
diyebiliriz. Modeller arasında koşucuların farklı stillerine göre düşünülmüş
detay farkları var ama genel yapı, patenti markaya ait olan kanallı taban
sistemi üzerine kurulu. Bu taban yapısı koşarken değişik bir his veriyor.
Esnek kanallar ayağın her yere vuruşunda kendi içinde esneyerek darbeyi
azaltıyor. Zaten “On” markasının sloganı da “bulutlar üzerinde koşmak”. Bu
tabanda yer alan yapıyı da “bulut” olarak adlandırmışlar.
On Running ayakkabıları ile tanışmam,
ürünleri ithal eden firmanın internette bana ulaşması ile oldu. Daha sonra,
firmanın ürünler ile ilgilenen ve aynı zamanda kendisi de aktif bir koşucu olan
yetkilisi Erol Bey ile tanışma ve ürünleri yakından inceleme fırsatını buldum.
Evde bantla yere yapıştırmanıza gerek yok, rafta sakin sakin duruyorlar. Bu sadece tanıtım posteri... |
“On” ürün gamında 5 farklı model var; “Başlangıç”
modeli olarak “Cloudster”, “Uzun dayanıklılık koşuları” için patikayı da
kapsayan “Cloudrunner”, “Performans” için “Cloudsurfer”, “Hızlı yarışlar” için “Cloudracer”
ve “Hafiflik ve yastıklama” için de “Cloud” modellerini görüyoruz. Her modelin
güzel renk kombinasyonlarını yapmışlar. Renk konusunda hoşuma giden bir detay
da her kutudan bir de yedek bağcık seti çıkması. Bu sayede ayakkabı üzerinde
kontrast renk ile gelen bağcıklara alternatif olarak gövde rengi ile aynı tonda
daha az göze batan bağcıklarınız da oluyor.
üst sıra soldan sağa: Cloudster, Cloudrunner, Cloudsurfer alt sıra: Cloudracer, Cloud |
Ben tarz olarak bana daha yakın olan
“Cloudrunner” modelini denemek istedim. Arazi ve patika koşuları için
tasarlanmış olması ve uzun dayanıklılık koşuları için vurgulanması bana
enteresan geldi. Cloudrunner daha ilk giyişte ayağı gayet güzel sarıyor,
koşarken de iyi bir kavrama hissi uyandırıyor.
denediğim Cloudrunner modeli |
Tabanı da toprak ve engebeli
zeminde koşarken enteresan bir his uyandırıyor. Koşarken çok düşündüm yazarken bu
hissi nasıl tanımlarım diye, sonunda buldum: Sanki birisi siz koşmadan önce
yolunuza iri üzümler döşemiş, siz de bu üzüm tanelerini ezerek koşuyorsunuz
gibi… Ama kaymadan tabii ki!
Cloudrunner Taban Yapısı |
“On” markasının genel tasarımı ile ilgili
bir itirafta bulunmam lazım. Çoğu marka bazı dönemlerde pazarda farklılaşmak,
özellikle tasarım kanalında adını duyurarak öne çıkmak için şöyle bir yol
izler; adı bilinen ve tasarım dünyasında markalaşmış bir tasarımcı veya tasarım
ofisi ile anlaşılır, ürün genelde üzerinde tasarımcının da adı/imzası yer
alacak şekilde tasarlanır, daha sonra gene tasarım dünyasında önemli sayılan
yarışmalara dahil olunarak ödül alması sağlanır. Bu ödül ve tasarımcı imzası
sonraki dönemlerde “en iyi tasarım” “X Tasarım ödülü” “Yılın Tasarımı” “X
tarafında tasarlanmış” gibi etiketlerle afişe edilir, reklamı yapılır. Genelde
bu tasarımlar fonksiyondan uzak, görsel tarafı epey zorlanmış, uç formlar olur.
Zaten bu sayede dikkat çeker ve gündem yaratır. Spor dünyasından da buna
örnekler bulmak mümkün, bisikletler, dağcılık kaskları, futbol ayakkabıları
gibi ürünlerde, form (biçim) konusunun fonksiyonun (işlev) önüne geçtiği
tasarımlar hep gündeme gelmiştir. Bunu özellikle bu şekilde yazmak istedim
çünkü “form follows function” (biçim işlevi izler) tasarım dünyasında çok bahsi
geçen ve bir o kadar da tartışılan bir cümle kalıbıdır.
Bunları anlatma sebebim “On” Markasını ilk
gördüğümde bende böyle bir izlenim uyandırması idi. “On” ayakkabıları son
dönemlerde koşu ayakkabısı dünyasında egemen olan canlı renk
kombinasyonlarından uzak, gayet sade, inceliği detaylarda saklı tasarımlara
sahip. Buna bir de tabanının değişik görüntüsü eklenince ister istemez insanda
bir “Zihni Sinir Procesi” şüphesi uyandırmıyor değil. Ama bu sorular,
ayakkabının arkasında yatan araştırmaları inceleyince, hele ayağınıza giyip
koşunca cevabını buluyor. Aşağıdaki video taban konusunda güzel fikir veriyor.
Cloudrunner modelini kısa ve uzun
mesafelerde patikalarda koşarken beğendim. Yeni ve bu denli deneysel bir
ayakkabıya ister istemez biraz temkinli yaklaşarak önce koşu bandında denedim.
Ayakla uyumu, rahatlığı konusunda emin olunca bu sefer asfalt ve patikalarda
deneme koşuları yaptım. Hepsinde de gayet memnun kaldım.
Hep bahsedilen konu, “dünyada en uygun” ve
“tek bir doğru” koşu ayakkabısı olmadığıdır, bir ayakkabı bir koşucuya çok
yakın gelirken, başka bir koşucuya son derece rahatsızlık verici ve hatta itici
gelebilir. Bu sebeple kalkıp buraya “mükemmel ayakkabı” yazmak zaten mantıklı
olmaz. Az çok koşan, ayakkabı inceleme yazıların takip eden her koşucu bunun
bilincindedir. Benim Cloudrunner ayakkabısını beğenme sebeplerim, ayağa güzel
oturması, koşarken konfor sağlayan yaylanma hissi ve taban yapısı idi. Ama ben
yavaş koşan, zemini hissetmek yerine ayağımın konforunu düşünen ve ayakkabıları
bu yönde değerlendiren bir düşüncedeyim. Bu ayakkabı zemini ayağının altında
hissetmek isteyen, hafif ve daha minimal ayakkabılar peşinde olan koşucular
için çok doğru adres olmayacaktır.
Yeri gelmişken kendisini ve koşularını çok
sevdiğim, görüşlerine hep saygı duyduğum arkadaşım Mert Derman’ın da farklı bir
model için yazdığı inceleme yazısını okumanızı öneririm. Yaklaşım farkı ile ne
kastettiğimi gayet güzel anlayacaksınız. Hatta ayakkabıyı ilk deneyen ve
sanırım içimizde bu ayakkabı ile en uzun mesafe koşmuş olan Alper Dalkılıç’ın
yorumlarına da göz atın derim.
Ayakkabıya ulaşmak isterseniz mevcut
modeller şu anda internette satışa sunulmuş durumda,
yakında perakende satış noktalarında da karşımıza çıkacak. Ayrıca çoğu yarış
öncesi fuar ve satış alanlarında da On Running standlarına rastlayabilirsiniz.
30-40 Yıllık yaygın modellerin üstünlüğünü, yeni ortaya çıkmış bir marka kırabilir mi ? Tecrübeli markaların ayakkabılarını tercih etmek yerine bu modelleri denemeli miyiz ?
YanıtlaSil