konu başlıkları

23 Kasım 2011 Çarşamba

Alışveriş Listesi




Orman veya patikalarda koşma düşünceniz varsa, yol koşusuna göre biraz daha farklı ve hatta daha fazla malzeme edinmeniz gerekebilir. Bu gereksinimler kişiden kişiye ve yapılacak koşuya göre çeşitlilik gösterecektir. İnternette biraz araştırma yaparsanız, çeşitli markaların başlı başına patika koşusu için oluşturdukları ve durmadan geliştirdikleri koca bir marketin ortasına düşersiniz. Hele benim gibi (artık bu konuda kendine dur demeye çalışan…) bir aksesuar delisi iseniz ekonomik açıdan işiniz zor olabilir. Zira işin içine teknik malzemeler girince fiyatlar da tırmanmaya başlıyor. "Nefes alabilir su geçirmez kumaşlar", "hafif malzeme" gibi detaylar bu işin en can alıcı ama bir o kadar da can yakıcı tarafı.
Patika koşu ayakkabıları
Sırf bu iş için ayakkabı üreten markalar olduğu gibi standart malzemeler üreten bilindik markaların da patika koşu ayakkabıları olduğunu göreceksiniz. Türkiye’de bu konuda karşılaştığımız sıkıntılardan en büyüğü marka ve model azlığı iken bence esas sıkıntı zaten az olan seçenekler hakkında yetkin satıcılar da bulunmaması. Bu sadece patika koşu ayakkabıları için değil, tüm koşu ayakkabıları için de geçerli. Bilindik markaların gayet hatırı sayılır fiyattaki ayakkabıları arasında karar verme aşamasına geldiğinizde çoğu zaman hisleriniz veya internetten okuduklarınıza dayanarak adım atmanız gerekiyor. İki ayakkabı arasındaki farkı sorduğunuzda satıcının size daha pahalı olan modeli gösterip, bunun diğerine göre çok daha profesyonel ve kaliteli bir ayakkabı olduğunu söylediği durumlarla karşılaşıyorsunuz. Burada kalite neye göre belirleniyor anlamak çoğu zaman zor. Ayakkabı koşunun sağlık ile doğrudan bağlantılı bir enstrümanı. Ayakkabıyı sadece iyi performans için değil ayak sağlığı açısından da değerlendirmek lazım. Aynı bilgisayar alırken monitöre yapacağımız yatırım ile göz sağlığınızı gözetmek gibi düşünebiliriz. Gerçekten kaliteli olsa da yanlış seçilmiş bir ayakkabı ıstırap haline getirerek sizi koşmaktan soğutabileceği gibi ayak ve bacak adalelerinizde tamiri güç ve hatta bazen mümkün olmayan hasarlara yol açabiliyor.
Yol koşusu ayakkabılarında genel yapı önemli, ayağınızı içe veya dışa basmanız, taban yapınız seçimi etkileyen faktörler. Arazide koşarken attığınız her adımda işin doğası gereği zaten içe veya dışa basacağınız için bu gibi sorunlar öncelikli değil. Gene de destek yönü kuvvetli modeller üretiliyor. Ayakkabı seçimi açısından daha çok koşacağınız zemin yapısı veya koşunun karakteri önemli. Zeminden zemine çok fark olabiliyor, ultra maratonların çoğu toprak yol, asfalt yol, çamurlu zemin, taşlık zemin, kum, karla kaplı zemin ve hatta bazen su geçişleri içerebiliyor. Bu sebeple koşacağınız rotayı bilmek önemli. Bu mantıkla da tek bir patika ayakkabısı değişik ultra yarışları için yeterli olmayabilir.
Patika koşusu ayakkabılarında taban yapısı dağ yollarının taşlık ve kayalık zeminlere göre düz ve sert olabildiği gibi toprak, kum ve çamurlu rotalar için de yüksek yol tutuşu sağlayan dişli tabanlar bulmak mümkün. Taşlık yollar için düşünülen modelleri, ayak parmaklarınızı bir kamyon tamponu gibi sarmalayan burun koruyucularından tanıyabilirsiniz.
Nefes alan ama su geçirmeyen, en çok Gore-tex markası ile tanınan kumaşların ayakkabılarda kullanımı bir tartışma konusu. Bir kısım koşucu su geçirmez özelliğinin sağladığı konfordan memnunken, benim de benimsediğim karşı bir görüş ayakkabının bir şekilde su alma durumunda zor kuruduğu ve suyu dışarı atamadığı yönünde. Evet, sığ su birikintilerine basınca veya otlardan gelen çiy suları bu tip ayakkabılarda ayağınıza işlemiyor ama bilekten içeri su girmesi durumunda veya eskime sebebiyle ayakkabı yavaş yavaş su sızdırmaya başlayınca ıslanan çoraplar ciddi dert olmaya başlıyor. Islak çorapla uzun süre koşmanın sıkıntısını çekenler bilir, su toplamadan tahriş olmaya kadar her türlü acı verici olaya çanak tutmuş olursunuz. Normal kumaşlı ayakkabılar en ufak su temasında ıslansa bile koşunun getirdiği ısınma ile kolayca kuruyor ve su dışarı atılıyor.

Çorap
Çorap, yolda olsun patikada olsun koşarken ayakkabı ile iyi geçinmesi gereken bir arkadaş. Yine başına gelenler bilir ki bazı çoraplar bazı ayakkabılarda parmak vurması veya su toplaması gibi sıkıntılara yol açabilir. Bu gibi durumlarda doğrudan ayakkabıları kurban seçmeden önce değişik çoraplarla da denemeler yapmakta fayda var. Piyasada dokuma türleri, dikimleri ve taban yapıları ile koşuya yönelik çorapları bulmak mümkün. Patika koşuları ve uzun koşular için kullanılabilecek özel çorap türlerinden biri de parmaklı, eldiven yapısındaki çoraplar. Injinji markasının öne çıktığı bu modellerde çorap aynen eldiven gibi her ayak parmağını sarmalıyor. Bunun avantajı uzun süren performanslarda ayak parmaklarının birbirine sürtünmesini engellemek, parmakları terden ve sürtünmeden korumak.
Kullanılan bir yöntem de önce “liner” çorap giyip, dış katman olarak normal bir koşu çorabı kullanmak. Bu durumda da içteki çorap teri emerek kolayca dışarı atıyor, dış katman da tampon görevi görerek sürtünmeyi azaltıyor. Bu yöntemde ayakların üşüme riski de azalmış oluyor. Dikkat edilmesi gereken bir nokta, çift çorabın kalınlığın da doğal olarak artması. Bu da normalde ayağınıza uygu numaradaki bir ayakkabının dar gelme tehlikesini doğurabiliyor. İç çorap ne kadar ince olursa bu risk azalmış olur. Böyle bir birleşimi önce kısa koşularda denemekte fayda var.
Uzun sürecek koşularda benim tercihim Injinji markasının ön plana çıktığı "parmaklı çoraplar". Bunlar klasik eldiven gibi her ayak parmağı ayrı olan çoraplar. Her parmak için ayrı bir bölüm olması demek parmakların birbirine sürtmesinin de engellenmesi demek. Terden veya dış ortan sıcaklığından ıslanan parmaklar zamanla birbirine değen noktalardan su toplamaya başlıyor. Ayak derisi özellikle parmak aralarında çok hassas olduğu için kolay tahriş oluyor ve gittikçe artan can acılarına yol açıyor. Parmaklı çoraplar bu anlamda sağladıkları koruma ile önem kazanıyor.
Çoğu uzun mesafe koşucusunun ultra yarışlarında “baldır çorabı” da denilen özel sıkıştırma çorapları giydiğini görebilirsiniz. Internette “kompresyon çorabı” olarak bulabileceğiniz bu ürünler, varis çorapları gibi bölgesel sıkıştırma sağlayan kılıflar. Markaların web sitelerinde bu ürünler dünyanızı değiştirecekmiş gibi tanıtılsa da ben açıkça ayıt edilebilir bir fark yarattıklarına şahit olmadım. Özellikle tırmanış ağırlıklı parkurlarda ister istemez parmak ucunda yürüdüğünüz veya koştuğunuz için baldır adaleleri normale göre daha çok yoruluyor. Bu çoraplar da bu adale gruplarını sıkıştırarak laktik asit birikimini, dolayısıyla da yorulma hissini geciktiriyor. Üst vücut, kollar, bacaklar gibi ayrı ayrı tüm vücut bölümleri için kompresyon giysileri bulunsa da bana mantık olarak en yakın gelenleri baldır çorapları.

Tozluk
Bunları ayakkabıların üzerine takılan kılıflar gibi düşünebiliriz. Dağcılık, yürüyüş, oryentiring gibi spor dallarında da kullanılan bu aksesuarların temel görevi ayakkabının koncundan girebilecek yabancı maddelerin önünü kesmek. Ayakkabının içine kaçabilecek ufak bir taş, dal parçası, diken ve hatta kum tanesi bile uzun koşularda rahatsızlık hissi yaratabileceği gibi, başımıza su toplamasına kadar varabilecek dertler de açabilir. Tozluklar aynı zamanda bağcık kısımlarını da örttüğü için koşarken çözülen bağcıklarla uğraşmanızı da engelleyebilir. Ayakkabının içini boşaltmak veya bağcık bağlamak basit işler olsa da, bir yarış sırasında gereksiz zaman kaybına yol açacaktır.
Tozluklar genelde ön taraflarında bulunan kancaları ile ayakkabının en alt bağcık geçişine sabitleniyor, arkadan da gerdirerek sabitlenebiliyor. Bazı modellerde yukarı kaymayı engellemek için ayak tabanı altından geçen kayışlar da mevcut. Ayakta en uzun süre muntazam duran modeller bunlar olsa da, bu kayışlar zeminle temas halinde olduğu için zamanla aşınma ve kopma riski taşıyor.

Tayt, şort, pantolon ve üst giysileri
Bu giysilerde özellikle aramanız gereken şartlar pek yok gibi. Tabi markaların patika koşusuna özel üretildiğini öne sürdüğü malzemeler de yok değil ama baktığınız zaman bu ürünlerin klasik koşu tekstilinden çok da farklı olmadığını görüyorsunuz. Yaz şartlarını düşününce UV korumalı kumaşlar mantıklı olabilir. Yine de kumaşın UV korumasıyla kalmayıp her zaman koruyucu krem kullanmakta fayda var. Hava şartlarına göre giyinmek, soğuk havalarda katmanlar yaratmak temel yöntem olmalı. 100km ve üzeri mesafelerde, çoğunlukla karanlıkta da koşulacağını düşünürsek, yansıtıcı bantları veya parçaları olan giysileri tercih etmek mantıklı olacaktır.
İlk katman olarak doğrudan çıplak tene giyilen, ter atan ve vücut ısısını dengeleyen özel içlikler, özellikle soğuk hava koşularında yüksek fiyatlı ama yararlı ve önemli giysilerdir. Hem sıcak hem de soğuk havalarda vücut ısısını dengeleyen kumaşlar da bulunabiliyor.

Eldiven
Baton kullanımında veya soğuk havalarda eldiven kullanmak gerekecektir. Harcanan enerjinin çok önem kazandığı uzun koşularda vücudun bir de elleri ısıtmaya çalışması gereksiz kayıplara yol açacaktır. Baton kullanırken parmaksız eldivenlerle el ve parmakları sürtünmeden korumak doğru olacaktır.

Kolluk
Soğuk havalarda kolları ısıtmaya, sıcaklarda ise serin tutmaya yarayan bu ürünleri kollara geçirilen kumaş borular gibi düşünebiliriz. Elastiki yapıları ile kolu sıkıca sararlar. Yazlık modellerde UV koruma özelliği bulunur. Sıcak havalarda suyla ıslatarak serinlik hissini de uzatabilirsiniz. Sıcaklık değişikliklerinin sıkça yaşanabileceği uzun koşularda takıp çıkarma kolaylık açısından da kolluklar faydalı olacaktır, çantanızı çıkartmadan ve soyunmadan üzerinize uzun kollu bir giysi giymiş gibi olabilir, kolayca tersini de yapabilirsiniz. Kolluk denince ilk akla gelen, özellikle koşu için tasarlanan bir marka olan Moeben.

Buff
Aslında bir marka olan “Buff” adı ile bütünleşmiş bu ürünleri, elastiki ve dikişsiz yapıları ile herhangi bir rahatsızlık duymadan baş ve boyun bölgenizde koruma amaçlı kullanabilirsiniz. Buff’lar bere, safari tipi enselikli şapka, saç bandı, boyunluk, balaklava, yüz maskesi, alın bandı ve benzeri şekillerde kullanılabilir. Web sitesinde kullanım şekilleri ile ilgili eğitici videolar bulabilirsiniz. Hafif ve ucuz ürünler olmalarının yanı sıra sağladıkları yarar büyüktür.

Gözlük
Polar ve UV filtreli güneş gözlüklerinin güneşe karşı sağladıkları korumayı uzun uzun anlatmaya gerek yok, yaz koşularının vazgeçilmezlerindendir.
Koştuğunuz patikalarda kafa gelebilecek hizalarda dikenler ve dallar bulunuyorsa gözlerini koruma amaçlı şeffaf camlı gözlük kullanmak iyi bir fikir olabilir. Özellikle önünüzde koşan bir arkadaşınız veya yarışmacı varsa, geçerken ittiği dallar bir kırbaç gibi yüzünüze savrulabilir.
Gözü bozuk koşucular için içine numaralı gözlük camlarının yerleştirilebildiği güneş gözlükleri bulunmaktadır.

Çanta
Çanta konusunda birçok marka ve model görmek mümkün. Bu konuda da birçok değişken var, tek bir çanta tipi önermek mümkün değil. Çanta seçerken koşunun özelliklerini iyi incelemek lazım.
Yapı olarak düşünürsek genelde ince uzun çantalar koşu sırasında sırtta duruş olarak denge sağlamak adına avantajlı oluyor. Uzun koşularda sırta iyi oturan, hareket ettikçe sağa sola kaymayan ve zıplamayan çantalar seçmek gerekiyor.
Hafif bir çanta seçmek de önemli. İçine her koyduğunuz parçada gram hesapları yaparken çantanın kendisinin ağır olması çelişki yaratacaktır.
Dış cepler uzun koşularda önem kazanıyor. Ana hacmi sık açıp kapamak zor iş,  yolda gerekebilecek şeyleri kolayca depolayabileceğiniz dış cepler, size koşarken zaman kazandıracaktır. Tabi bu ceplerin fazla çıkıntı yapmaması, gereksiz salınımı arttırmaması gerekiyor.
Çantaların bel kısımlarında doğrudan bel kemeri üzerinde veya kemere takılı ayrı çantacıklar şeklinde cepler bulunabiliyor. Bu ceplerin de koşarken faydasını görüyorsunuz. Jel, ufak tefek gıdalar, tabletler gibi gereksinimleri buralara doldurup koşarken kolayca ulaşabiliyorsunuz.
İçme suyu depolaması konusunda da farklı çanta modelleri var. Birincil amacı su depolamak olan basit çantalar var, bunlar ucu hortumlu su torbası taşımaya yarıyor, piyasada Camelbak markası bu konuda öncü sayılabilir. 1-2lt civarında kapasiteye sahip çantalara su doldurup uçlarındaki hortumu çantanın yan pencerelerinden çıkartarak askı kayışına sabitleyebiliyorsunuz, koşarken bu hortumdan rahatça su içebiliyorsunuz. Çanta içinde taşınan su torbalarının en büyük derdi su kaynağında tekrar doldurulmaları. Çantayı açıp, diğer eşyaları boşaltıp torbayı çıkartmak gerekebiliyor ki uzun koşularda bunu bir çok kez tekrarladığınızı düşünürsek gereksiz vakit kaybı. Su torbasına çantayı açmadan ulaşılabilen modeller de mevcut. Daha kolay bir yöntem olarak su mataralarından bahsedebiliriz. Çantanın dışındaki özel ceplerde taşınan mataraları takıp çıkarması çok daha kolay. Öte yandan ne kadar suyunuz kaldığını da rahatça görebiliyorsunuz. Mataraları bel hizasında taşıyan çantalar var, bazı modellerde de askı kayışları üzerinde matara asma bölmeleri bulunuyor. Innov-8 markasının patentini aldığı bel kemeri hizasına yayılan yatay su torbaları da var, firmanın iddiasına göre bu yapıdaki su torbası ağırlık merkezini de yere yaklaştırdığı için koşarken denge avantajı sağlıyor.
Baton kullanıyorsanız çanta üzerinde takmak için kanca veya yuvalar bulunması da önemli. Uzun koşularda batonları kullanmadığınız zaman elde taşımak sıkıntı verecektir, bu sebeple batonları kolayca çantaya takıp çıkarabilmelisiniz.
Çoğu çanta üzerinde elastiki ip benzeri gergi sistemleri de görebilirsiniz. Bu iplerin altına çeşitli eşyaları sıkıştırabiliyorsunuz. Ayrıca bu ipleri gererek çantada kalan boşlukları da almak mümkün. Boşlukları alınmış bir çanta koşarken sırtta çok daha sabit duracak, içindeki eşyaların da sağa sola savrulmasını engelleyecektir.
Uzun koşularda hava şartlarının da değişkenlik göstereceğini düşünürsek yağmura karşı dayanıklı kumaş kullanılmış ve dikişleri izole edilmiş çantalar önem kazanacaktır.
Ultra yarışları için tasarlanan bazı çantaların göğüs kısmında küçük çantalar da yer almakta. Bu ek çantalara yiyecek, harita, pusula, jel gibi koşu sırasında kolayca ulaşmanız gerekecek malzemeleri koyabiliyorsunuz. Bazı markalarda bu çantalar ayrıca satılabiliyor, askı kayışlarında takma yerleri hazır bulunuyor. Çanta seçerken bu detaya dikkat etmek gerekebilir.

Batonlar
İniş çıkışların fazla olduğu ultraların vazgeçilmez dostlarıdır. Batonlar doğru kullanıldığı zaman dizlere ve bacaklara binen yükü azaltacağı için yorulmaları geciktirecek ve sakatlanma riskini azaltacaktır. Ayrıca bozuk zeminlerde koşarken denge sağlamaya da yarar. Baton kullanımı ayrı bir bilgi ve tecrübe gerektiriyor. Eğime göre boylarının ayarlanmasından ayaklarla koordine kullanımına kadar öğrenilmesi gereken bir çok püf noktası var. Bilinçli kullanıldığında özellikler uzun koşularda olaya kattığı değer büyük oluyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Hakkımda

Fotoğrafım
istanbul, Türkiye
2006 yılında 1.80 boyum ile 110kg olunca zayıflamak için koşsam mı diye düşünmeye başladım. Internet'te bulduğum 8 haftalık bir program gözüme zor gözükmeyince haftada 3 gün, her seferinde de toplam 20 dakika olacak şekilde koşu antrenmanlarına başladım. 8 hafta sonunda durmadan 30 dakika koşabildiğime o an kendim de inanamadım. Bundan sonra ne yapmalı diye düşünürken Amazon.com da "Koşucu Olmayanlar İçin Maraton Antrenmanı" isimli kitabı görüp maraton koşmaya karar verdim. 3 yıl içinde 5 maraton koştuktan sonra ultra maraton koşma fikrini kendime daha yakın buldum. 2010 senesinden beri aklım fikrim uzun mesafe koşularında. Ülkemizde bu sporun az bilinmesi, yapanların az olması ve maraton koşanlar tarafından bile olduğundan zor hatta imkansız olarak görülmesi epey canımı sıkıyor. Bu blog fikri de bu sıkınıdan doğdu. Gördüm ki yazması koşmasından daha zormuş...