Dağ koşuları ile ilgileniyorsanız ülkemizde katılabileceğiniz organizasyonlar ne yazı ki çok az. Yurt dışında çoğu ülkede neredeyse her hafta sonu onlarca koşu düzenlenirken bizde bu sayı yok denecek seviyede. Bursa Masterleri tarafından 2010 yılında ilki, 2011 yılında da ikincisi düzenlenen Uludağ Dağ Koşusu konu ile ilgilenenler için güzel bir fırsat. 10km lik bir yarış olsa da koşulduğu yükseklik ve ilk yarısının tırmanış ikinci yarısının da iniş olması parkuru zorlayıcı kılıyor. Uzun dağ koşuları hayalleri kuranlara kendilerini neler bekledği hakkında iyi fikir veriyor.
Yarışlara 2010 senesinde çocukluk arkadaşım Mark Minasyan ile, 2011 senesinde de orman koşu arkadaşım Erkal Hascan ile katılma şansım oldu. Hatta yarış bitiminde bu güzel haberi duymayıp dönüş yoluna koyulmuş olsak bile Erkal 2011 de yaş kategorisinde 2. oldu.
Pazar sabahı düzenlenmesi İstanbul'dan erken hareket edilerekaraçla ulaşım şansı sağlıyor. Gerçi araba kullanmanın ve Uludağ'a tırmanmanın getirdiği yorgunluk da koşuya yansıyor ama kürsü iddidanız yoksa bu göz ardı edilebilir.
Yarışa katılım için güncel atletizm lisansı veya doktordan alınmış sağlık raporu yeterli oluyor. Boş rapor formunu masterlerin sitesinden indirip doktora doldurtabilirsiniz.Katılım ücretinizi de önceden havale yapmış olmanız yarış sabahı size kolaylık sağlayacaktır.
Yarış Uludağ oteller bölgesinden başlıyor. İlk önce cami önündeki meydanda kurulan kayır masasına uğrayıp göğüs numaranızı almanız gerekiyor. Herhangi bir çip veya elektronik zaman ölçüm sistemi kullanılmıyor. Daha sonra yaklaşık 1500m ilerideki start alanına gitmeniz gerekiyor. Start saatinde burada sıcak bir grup fotoğrafı çektiriliyor ve yarış başlıyor. İki senedir az katılımla ama sıcak bir ortamda koşulan yarışın hava şartları soğuk oluyor. Genelde yaz ortası tercih edilse de Uludağ'ın havası soğuk oluyor. İkinci senem olmasına rağmen atlet ve kısa şortla giderek büyük bir hata yaptım bu sefer. Hatta parkurun orta noktasına tırmanırken dağdan esen soğuk rüzgar kulaklarına bıçak gibi saplanınca bir süre ellerimle başımı ve kulaklarımı örtmeye çalışarak yoluma devam ettim. Giderken şehir havasına aldanmayıp soğuk ama güneşli bir havaya hazırlıklı olmak lazım.
5km'lik rampada kamerayı görünce koşar gibi yaparken |
Yarış asfalt yolda kısa biralçalma ile başlayıp Volfram Bölgesi'ne tırmanan taşı bol toprak yolda devam ediyor. Bu yolda yaklaşık 5km kadar tırmanıyorsunuz. Geçen sene yokuşlar konusunda tembel sayılabileceğim için biraz da 2-3 hafta sonra koşacağım Berlin Maratonunu bahane ederek yokuşun büyük bölümünü yürüyerek çıkmıştım. Bu seneki hedeflerim arasında bu yokuşu yavaş da olsa koşarak çıkmak vardı. Motivasyonuma ve bacaklarıma güvensem de daha yarısına gelmeden nabzımın çok yükseldiğini ve kendimi zorladığımı düşünerek yürümeye başladım. Nabzımın 170 civarında olması gerektiğini düşünürken hayretler içinde 140 olduğunu gördüm. Yüksek irtifada koşmak ayrı bir uzmanlık istiyor. Yarışta 1680m ile 2080m yükseklikler arasında koşuyorsunuz, toplam dikey kazanım da 10km için 400m. İlk bakışta kulağa düşük değerler gibi gelse de benim gibi deniz seviyesinde antrenman yapanlar için yeterince zorlayıcı olabiliyor. Bu sebeple sürenizi de standart 10K yarışlarınız ile karşılaştırmamanız gerekiyor.
zorlu iniş parkuru |
Parkurun başka bir zorluğu ama aynı zamanda keyifli tarafı da zemin yapısı. İlk 5km toprak bir dağ yolunu tırmanıyorsunuz. 5. km deki su istasyonundan geçip az bir eğimle alçalmaya başlıyorsunuz. Burada yaklaşık 3km kadar iri ve sert köşeli taşlarla kaplı bir yoldan koşmanız gerekiyor. Bu araya araçlar giremediği için AKUT görevlilerinden oluşan gönüllü ilkyardım ekipleri motosikletler ile ulaşım sağlayarak nöbet tutuyor. Son kilometrelerde ise yuvarlak taşlarla kaplı dik bir inişe geliyorsunuz ki bu eğimde böyle bir zeminde kontrollü ve hızlı koşmak ayrı bir tecrübe ve hatta teknik gerektiriyor. İki senedir bu bölümde yavaşlayarak ve ayak burkup düşme korkusu ile zar zor koşuyorum. Ama etrafımda bu tip inişlere alışık ve gayet rahat koşan atletleri de gözlemliyorum.
Bu kısmı da sağ salim atlattıktan sonra kısabir toprak yolla son sürpize geliyorsunuz, yarışın son metreleri asfalt bir yokuş! Son gücünüzü bu rampaya saklamanız lazım. Burayı da tırmandığınız zaman caminin bulunduğu ve kayıt numaralarınızı aldığınız alanda bitiş çizgisini geçiyorsunuz. Burada size anı T-shirt'ünüz ve madalyanız veriliyor. Havanın sertliğinden ötürü bitiş alanında pek sıcak anlar yaşanamıyor. Katılımcılar birbirini tebrik edip, bir iki anı fotoğrafı çektirip soğuktan korunmak için kendilerini arabalara atıyorlar.
Başlarda da bahsettiğim gibi kısa mesafeli ve amatör ruhlu birorganizasyon olsa da dağ şartlarında koşu hakkında deneyim edinmek için iyi bir fırsat. Zor şartlarla gerçekleştirilen bu organizasyona katılım sağlayarak destek olunması gerekiyor. Buna ön ayak oldukları için de sevgili Bekir Mutlu ve Bursa Masterleri Atletizm Kulübü'ne teşekkür borçlu olduğunuzu düşünüyorum.
blog gittikçe zenginleşiyor, yazılar ve üslup çok bilgilendirici.
YanıtlaSilayrıca okurları pek ilgilendirmese de benden bahsetmen nedeniyle yanaklarım kızardı :)))
erkal